Bu Blogda Ara

12 Nisan 2012 Perşembe

Otobüsler

Yurdun AŞTİ’nin hemen yanında olmasının bazı faydaları var. Mesela balkona çıkıp yağan yağmuru, sigaranın dumanını ve bir anlık aynı yerde buluşup sonra farklı şehirlere dağılan otobüsleri izlemek. Ortak bir yerde buluşup da buluştukları yerden başka birlikte gidecek hiçbir yerleri olmayan insanları izler gibi. Kalmaya çalışırlar AŞTİ’de. Fakat her perona girdikten sonra, artık terminalin dışı haricinde gidecek yer kalmamıştır. Acı çektirirler kendilerine, alışkanlığın etkisi ve kendi motorlarının sesine benzer bir ses bulamayacakları korkusuyla, ayrılmak istemezler. Sonuç hiçbir zaman değişmez, ayrılırlar. Biri Mardin’e, diğeri Tekirdağ’a. CD çalarlarında aynı şarkı, Bir Veda Havası ve o sözleri… Kalacak tüm izlerin hayatımda. Gittikleri yerden de zevk alamazlar AŞTİ’nin hatırasıyla. Diğer otobüsler onu hatırlatır, plakalarına doğrultunca farları, bir anlık umudun heyecanlandırdığı benzinin her damlası motordan olabildiğince uzağa kaçmaya çalışır ve sürüklenip durur otobüsler şehirden şehre, insanların sürüklendiği gibi ilişkiden ilişkiye. Aslında ilişki lafı da çok garip. Sıradanlaştığından mı? Seni seviyorum’un, aşk’ın uymadıkları yerde kullanılması gibi. Mesela şöyle desek, merhaba Aslı ben sana seni seviyorum diyemem ama seninle zaman geçirmek hoşuma gidiyor. Bence çok daha güzel olurdu. En azından benim için faydası olurdu, her seni seviyorum dediğimde ya da aşk kelimesini kullandığım zaman defalarca düşünmek zorunda kalmazdım. Ya da bir insan bunları her uymayan durumda kullandığında gözlerimi ona dikip nasıl kafasını yeniden dizayn edeceğimi hayal etmezdim. Bilmiyorum, belki de ben bu kelimeleri her kullandığımda pişman olduğum için böyledir. Her söylediğimde, seviyor muyum diye kendimi sorguladığım için böyledir belki. Neyse, otobüsler güzeldir. Dört tekerleğini ve metal aksamını saymazsak bizden çok da farklı değiller zaten.