Bu Blogda Ara

13 Mart 2010 Cumartesi

Sözde Özgürlüğün Esir İnsanları - I

Kadıköy'den Bostancıya masmavi bir göğün altında masmavi bir deniz. Kargaşanın dinginlik, özgürlüğün zincire vurulmak olduğu bir kent. Beton ormanlar içinde her biri farklı fakat farklı oldukları kadar da aynı olan insanlar... Bir kavga olan hayatın içinde neden savaştıklarını bilmeyen, sürekli hareket eden, durup da güneşin batışını seyredemeyen insanlar. Bu hikaye onlardan birine adandı...

Özgür de o insanlardan biriydi. Askerliğin ve sınavların öldürdüğü çocukluk hayalleri bilinçaltının hapisanesinde kilitli. Temiz tıraşlı, takım elbiseli, siyah çantalı -aslında hiç kullanmadığı-, yaşamı mekanikleşmiş insanların sadece biri. Kendi önyargılarından ibaret olan gardiyanları eli gevşese onu cezalandıracakmış gibi sıkı sıkı yapışmış çantasına ve güneş yeni yeni aydınlatırken damları, düşmüş yola birçok benzeri gibi. Kafasını kaldırıp da güneşe selam durmadan.

Günlerden çarşambaydı. Her çarşamba yaptığı gibi tenha bir barda arkadaşlarıyla üç bardak bira içecek ve her zamanki konulardan konuşacaklardı. Saat altıda işyerinden çıktıktan sonra ara sokaklardan geçerek boğaya vardı. Çevresindeki insanların aynı kalıptan çıkmış gibi gülümsediğinden habersizdi. Cebinden bir sigara çıkardı ve yaktı. Ağır duman ciğerlerine yavaşça indi. Ergenlik çağında hayata bir başkaldırı olarak içmeye başladığı sigara bu otuzuna yakın insanın elinde bir beyaz bayrak gibi duruyordu. Birbirine benzer insan kalabalığının arasından arkadaşlarını buldu. Her çarşamba olduğu gibi sağ elini arkadaşlarının onu görmesi için kaldırdı ve arkadaşları da onu görünce her çarşamba yaptıkları gibi gülümsediler. Bir akış halinde olan hayat denilen nehirin önündeki barajın arkasındaydı onlar. Kıyıya vurma ihtimalleri olmasa da akıntıyı arkalarına alarak yüzme ihtimalleri de yoktu. Muhabbet edip şakalaşarak Burger King'e vardılar. Ne martıların çığlıkları ne de güneşin kızıllığı onları etkilemişti. Ne de oturmuş gitar çalan iki genç. Kasiyer kızın yeni sosumuzu denemek ister misiniz sorusuna evet dediler ve yemeklerini alarak masaya oturdular. Masadan kahkahalar yükseliyordu... İçinde deneyimli kulakların hemen farkedeceği bir sis perdesiyle... Yemeğin kalitesini övdüler, patronlarından dert yandılar, muhasebe bölümünde yeni işe alınan kızdan söz ettiler. Kapıdan çıkarlarken, aldıkları soslar açılmadan tabakta duruyordu.


Ağır ağır bara doğru yürümeye başladılar. Onları boğadan beri uzaktan izleyen birisi konuşacakları çok şey olduğunu düşünebilirdi. Fakat bu çok büyük bir yanılgı olurdu. Yaklaşık bir yıldır aynı muhabbeti kenarından köşesinden değiştirmekten başka birşey yapmamışlardı ve bu gidişle yapacağa da benzemiyorlardı. Bara girdiklerinde her zamanki gibi kapıda demlenen patronla şakalaştılar. Onlar girdikten yarım saat sonra bar da tamamen dolmuştu. İçilen ilk biranın verdiği rahatlık ve serinlikle muhabbet de koyulaşmıştı. Benzine gelen son zamdan umursamazlıkla söz ederlerken Özgür onlardan koptu. İçeriye biraz önce giren kızıl saçlı, beyaz tenli ve yeşil gözlü kıza bakıyordu. Fakat gördüğü kesinlikle hoşuna gitmemişti. Giydiği deri ceket, dar kot pantolon ve Sex Pistols tişörtüyle, girer girmez garsona umursamaz fakat kesin bir şekilde seslenmesiyle ve masanın üstüne ayaklarını koyup yarı yatar bir pozisyona geçmesiyle, kırmızı rujlu dudaklarının arasından üflediği dumanla varlığı Özgür'ün dünyasına bir hakaretti. İnanılmaz bir tiksinti duyuyordu Özgür. Onbeş dakika sonra kendisinden beklenmeyecek bir şekilde arkadaşlarından özür dileyerek mekandan ayrıldı.

Her biri birbirine bağlanan Kadıköy sokaklarında kendini bilmez bir şekilde yürüdü. Niye kalktığını, niye her an önüne bir tinerci çıkabilecek sokaklarda yürüdüğünü bilmeden... Bir kaç dakika sonra sigarasını yakmak için durduğunda barda gördüğü kızın arkasından geldiğini gördü. Yürümeye devam etti ve adımlarını sıklaştırdı. Belli etmeden arkasına bakmayı denerken kızın tam arkasında olduğunu gördü, dudakları sanki birşey söyleyecekmiş gibi açılmıştı. Neredeyse saatler süren bir bekleyişin ardından nereden geldiği belli olmayan bir sesin inanılmaz saygısız bir tonda bekle dediğini duydu...


_____

Devamı yakında gelecek.

Yazıda emeği geçenler:
70'lerin punk akımı,
Kızıl saç ve deri ceket fantezim,
George Orwell,
Kadıköy'de defalarca gördüğüm o inanılmaz gün batımı,

7 Mart 2010 Pazar

Black Sabbath

Politicians hide themselves away
They only started the war
Why should they go out to fight?
They leave that role to the poor


Black Sabahlar olmasın, Black Sabahat gibi iğrenç esprilerle andığım Black Sabbath, tüm metal türlerinin bugünkü durumuna gelmesini sağladı. 60ların sonunda kurulmuş bir grubun hala bugünkü metal piyasasında verdiği ilhamla, üyelerinin tanrısal bir konuma yükselmiş olmasıyla yakaladığı başarı muhteşem.

Metale Rage Against the Machine, Guns N' Roses tarzı pek de heavy denilemeyecek (gerçi Danzig çatır çatır heavydir ama neyse) gruplarla girmiş olduğumdan efsaneden uzun süre haberdar olmadım. Bir filmde duyduğum (hangisi hatırlamıyorum) Black Sabbath parçası kendine aşık etti. İnterneti aradım taradım ve sonunda parçayı buldum. Bu kadarı yetmez lan dedim ve diğer albümlere saldırdım... Oha lan o neydi. Her biri birer sanat eseri olan muhteşem parçalar...


Elemanlar

Black Sabbath'ın gerçek vokalisti Ozzy'dir. Aksini iddia eden varsa yarrağımı yesin.

Ozzy Osbourne(Vokalist-Metal Tanrısı)
Heavy metal tarihinin en taşşaklı adamlarından biridir. Türkiye'de genellikle civciv ezme, yarasa kafası koparma, balgam içme gibi söylentilerle adı geçse de asıl işi olan vokalistlikten kimse söz etmez. Nasıl bir sesi vardır bu orospu çocuğunun... Her War Pigs dinlediğimde sesi ürpertir beni.
All Aboard diyişine hastayım ulan.

Tony Iommi(Gitarist-Metal Tanrısı)
Ulan nesin sen hayvan herif? İnsan diyesim geliyor, bir insan o soloları döktüremez gitardan... Gezegenini söyle sonra da siktir git dünyadan. Müziğe teknik olarak bakmayıp da sadece kulak olayı olarak anlayan benim için Sabbra Cadabra dünyanın en güzel melodilerine sahip parçasıdır. Dırını nın nın nın, dırını nın nın, dırını nınımım

Geezer Butler(Bassist)
Ulan normalde ben bassa o kadar dikkat eden bir adam değilimdir ama bu herife dikkat etmemek mümkün değil. Hastasıyız...

Bill Ward(Baterist)
Dünyanın en sağlam bateristlerinden biridir. A Bit Of Finger/Sleeping Village/Warning üçlüsünde Jimi Hendrix'i hatırlatan, jazza benzeyen çalışını rahatlıkla görürüz. En azından ben öyle düşündüm. Gerçi Ozzy'nin vokalinin de büyük etkisi var ama...

Albümler

İki üç kere Ozzy'siz dönemi dinlemeye yeltendim. Ama olmuyor be kardeşim...

Black Sabbath:

A politician's job they say is very high
'Cos he has to choose who's got to go and die
They can put a man on the moon quite easy
While people here on earth are dying of old diseases


Black Sabahat'in ilk albümü. İlk albüme göre gayet taşşaklı bir albüm. Her Black Sabbath albümünden beklenebileceği gibi içinde boş parça yok.

Wicked World, politik ayarları verilebilecek en güzel şekilde veren bir parça. Nedense bu parçayı NBA ile özdeşleştirmişim. Niye lan?

The Wizard, başında muhteşem bir şekilde mızıkıyla giren bir parça. Sözlerin altında başka birşey arayınca uyuşturucu satıcısına yazılmış bir şarkı olma ihtimali var.

He turns tears into joy
Everyone's happy when the wizard walks by

Özellikle bu kısmı bana böyle düşündürdü.

A Bit of Finger/Sleeping Village/Warning, başındaki sözlü kısım hariç enstrümantal ve daha önce söylediğim gibi inanılmaz derecede Jimi Hendrix'i akla getiren sağlam bir şarkı.

Paranoid:

Finished with my woman 'cause she couldn't help me with my mind
People think I'm insane because I am frowning all the time
All day long I think of things but nothing seems to satisfy
Think I'll lose my mind if I don't find something to pacify


Gelmiş geçmiş en iyi albüm diyorum ben buna. Metal, Rock, Türkü vs. vs. farketmez. Her şarkısı bir sanat eseri...

Paranoid, baterinin, gitarın, basın ve özellikle de Ozzy'nin vokalinin inanılmaz bir şekilde kullanımıyla oluşmuş bir şaheser. Megadeth coverı da güzeldir.

War Pigs, ebenin amı Ali Sami! Ne yaptınız oğlum siz? Manyak mısınız lan? Böyle güzel bir sözlere sahip bir şarkı aynı zamanda böyle güzel bir müziğe sahip olursa ne bok yiyeceğiz lan biz? Vokale mi bateriye mi gitara mı basa mı hangisine odaklanalım amcık ağızlılar? Özetle, tanrısal bir şarkı. Faith No More coverı da güzeldir.

Planet Caravan, huzurun eş anlamlısı. Nirvana'ya ulaşmak gibi... Pantera bunun coverını orjinalinden iyi yapmıştır.

Iron Man, dünyanın en eğlenceli şarkılarından biri. Hele Planet Caravan'dan sonra girmesi eğlence oranını arttırıyor.

Ulan bu gidişle tüm albümü yazacağım ama zaman yok...

Master of Reality:


Freedom fighters sent out to the sun
Escape from brainwashed minds and pollution
Leave the earth to all it's sin and hate
Find another world where freedom waits

Müzik kalitesi olarak en iyi albümlerden olmasına rağmen sözlerde bir düşüş var.

Sweet Leaf, uyuşturucu için üç kere! Seni seviyoruuuum, seni seviyorrrruuuuuum, seni seviyooruuuuum tarzında bir parça.

Children of the Grave, 23 Nisan şarkıları gibi lan! Sözlere baksana amına koyayım. Ama müziğine hastayım.

So you children of the world, listen to what I say
If you want a better place to live in, spread the words today
Show the world that love is still the life you must embrace
Or you children of today are Children of the Grave, Yeah!

Orchid, Minas Trith'de Denethor olsam, çıkarsam rakımı içsem doyasıya diye düşündüren muhteşem enstrümantal eser.

Into The Void, Ozzy'nin kötücül planlarını gerçekleştirmek için dünyada şeytanla baş başa kalma isteğini açık açık gösterdiği sanat eseri. Ahahaha







Not
Arada Vol 4. de var ama onu pek dinlemediğim için yazamıyorum.






Sabbath Bloody Sabbath:

Feel so happy since I met that girl
When we're making love
It's something out of this world
Feels so good to know that she's all mine
Gonna love that woman till the end of time


Ulan kötü parça yok diyeceğim ama zaten Black Sabbath albümü bu ne bekliyordun ki yarrağım cevabını almam olası.

Sabbra Cadabra, hastasıyım bu şarkının. Ayrıca günün anlam ve önemi sebebiyle daha da değerleniyor.

A National Acrobat, Sabbra Cadabra'nın daha ağır çalınan versiyonu gibi birşey. Metallica bu iki parçayı birleştirip coverlamıştır.

Who Are You, Black Sabbath'ı ilk dinlemeye başladığım günlerde 23 saat dinlediğim bir şarkıydı. Hala da severim.

Ulan kaç saattir yazıyorum hala bitmedi, acele etmem lazım o yüzden diğer parçaların da gayet seksi olduğunu (özellikle Killing Yourself to Live) söylemem lazım.

Sabotage:

i've watched the dogs of war enjoying their feast
i've seen the western world go down in the east


Harika bir grubun (harika ne amına koyayım efsanevi lan!) harika albümü.

Hole In The Sky, kafayı direk headbang moduna sokmak için yapılması gereken şey. Açacaksın sesi, bir bakmışsın kafa kendiliğinden ileri gitmeye başlamış.

Symptom Of The Universe, muhteşem bir girişe sahip lan bu şarkı. Hole In The Sky ile yavaş yavaş sallanmaya başlayan kafa iyice kendinden geçip monitörle kucaklaşıyor.

Meglomania, harika sözler içeriyor ibnetor. Ama sözlerden öte o solo nedir öyle amına koyayım. Ohhşş... 20 sn yetmiyor, tekrar tekrar dinliyorum. Bi de ne güzel fuck me diyor lan -Orospu karılar gibi ağzımı ayırarak gülüyorum-

Technical Ecstasy:


You said you'd always love me, all of my life
And then you said your last goodbye, yeah, goodbye
Why the sudden changes, why all the lies?
I should have seen it in your eyes


Genel Black Sabbath çizgisine göre çok daha yumuşak çok daha sevgi dolu bir albüm bu.

She's Gone, gel de içme amına koyayım. Bu ne lan. Sabah sabah sikti attı moralimi... Kamyoncu siksin seni Ozzy, Iommi'yi de boş geçmesin.

It's Allright, Bill Ward ne güzel It's Allright diyorsun allahsız.

You Won't Change Me

I'm just a man and i am what i am
Nobody will ever change my ways

ohhşş. Iommi-Ozzy ortaklığı yine döktürmüştür. Yine sikip atmıştır morali...

So listen to me now, hear what i say
Please give me time and maybe love

of ki ne offfff.

Never Say Die:

People going nowhere taken for a ride,
Looking for the answers that they know inside,
Searching for a reason looking for a rhyme
Snow white innocent partners in crime!


Ozzy'nin siktiri yediği albüm. Öyle çok göze çarpmaz...

Never Say Die, albüme adını veren parça diyip klişenin amına koyalım. Gayet güzel hoş ve gaz bir parça. Severim, okşarım.

Air Dance, Black Sabbath ismi geçmeseydi içinde daha çok sevebilirdim ben bunu. Sabaha kadar sevişebilirdik. Ama Technical Ecstasy'den bile Black Sabbath olmayan bir parça bu...



Black Sabahat Nedir Ne Değildir?

Black Sabbath, efsanedir. Olympos Dağı'na çıkmaktır. Saatlerce güzel bir hatunla sevişmek, çöp kutuları arasında ot çekip kafayı bulmaktır. Şarkıya odaklanmışken sarsılarak boşalmak, Ozzy'e göt verme planları kurmaktır. Aşık olmaktır Black Sabbath, nefretten kudurmaktır. Black Sabbath heavy metaldir, heavy metal Black Sabbath'dır.