Bu Blogda Ara

25 Mart 2010 Perşembe

Sözde Özgürlüğün Esir İnsanları - II

Sorular aklında uçuşuyordu Özgür'ün. Neden bekleyeyim, sen kimsin, niye peşimden geldin... Hiç birini söyleyemedi. Kısık bir sesle tamam demeyi başarabildi ancak. Köpeklerin kızgın havlamaları sessizliği bozarken ikisi de birşey söylemeden duruyorlardı. Birbirine kenetlenmiş gözleri bir iletişim kurmaya çalışıyordu sanki. Birbiri içinde kaybolan yeşil ve siyah... Birşeyler söylemeye çalışmalarını engelleyen gözler. Havada yoğunlaşmış bir şekilde hissedilen sessizliği, o bozdu. "Sigaran var mı?". Özgür nezaketle sigara uzatırken, bu muydu diyordu içinden. Fakat kendisi de sadece bununla bitmeyeceğini hissediyordu.

Zippo'yu uzattı. Kız hızlıca sigarasını yaktı ve çakmağı cebine koydu. Kırmızı rujla boyanmış dudaklarının arasından dumanı yavaşça üflerken Özgür'e Rıhtım'a kadar beraber gitmek isteyip istemediğini sordu. Özgür reddetmedi. Zaten reddedemezdi, sorudan çok emire benzeyen bu ses tonuna karşı çıkamazdı. Nasıl onun söylediklerine karşı çıkamıyorduysa koluna girmesine de karşı çıkamadı. Birbirine temas eden kollardan yayılan sıcaklık gittikçe artıyor, Özgür için yakıcı bir boyuta ulaşıyordu. Yine de çekmedi kolunu...

Gecenin geç saatlerinde kolkola sessizce yürüyen iki insan. Birbirlerinden o kadar farklılar ki... Fırtınalı okyanuslarla, korumalı bir liman gibi. Ya da ateşle su gibi. Yanında yürüyen kızın rahat ve umursamaz tavırlarına karşın o ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Kendisini gittikçe ezmeye başlayan sessizlikten kurtulma çabası olarak adını sordu kıza. Aldığı cevap, altında gizli bir öfkeyle, gerektiği zaman öğrenirsin oldu. Hayatı kurallarına göre oynamaya çalışan birinin yapacağı gibi bu cevabı sineye çekmedi...

Yıllardır kullanmadığı küfürler bir sel gibi ağzından boşalıyor fakat kızın umursamazlıkla inşa ettiği duvarda en ufak bir hasar bırakmadan geri dönüyordu. Kolunu çekti. İlk hissettiği soğuk oldu. İlk başta kendisini rahatsız eden kolun sıcaklığı ve yakıcılığına ihtiyaç duyuyordu. Bir daha o ateşi hissedememek korkusuyla özür dileyecekken, kırmızı dudakların hafifçe kıvrıldığını gördü. Bu onu sakinleştirmek yerine öfkesini arttırdı. Yerinde duramıyor bir aşağı bir yukarı yürüyerek sövgülerine devam ediyordu. Kız ise bir sokak lambasına yaslanmış, onu gülerek seyrediyordu. Evet, evet ben bir orospuyum, bir sürtüğüm, her gece başka bir erkekle yatıyorum, dedi, alay ederek ve Özgür'e yaklaşarak tekrardan koluna girdi.

Bu sarsılmaz ve güçlü ruhu etkilemesi mümkün değildi onun. O ki gardiyanlarına teslim olmuş, hatta savaşmamış bile. Duruşundan kıyafetine kadar teslimiyet okunuyordu kendisinde. Yanındaki kızın tam tersine...

____________

Devamı yakında gelecek. Umarım...